Filmi sosyolojik açıdan gözlemlemek için açmıştım
fakat ilk dakikadan itibaren sinematografik açıdan kendine bağlayan, içine alan
bir yapıtla karşılaştım. Sinematografik açıdan ayrıntılı bir gözlem yapacak
yetkinlikte maalesef olmadığım için bu filmi sosyolojik ve dinsel açıdan elimden
geldiğince yorumlayacağım.
İMDb’de
puanı 8.0 olan bu film ‘based on a true story’ kategorisi içinde yer alıyor.
Gerçek bir hikayeden uyarlanması sebebiyle de döneme ve topluma ait önemli
çözümlemeler yapma fırsatı veriyor. Film, İran’da Şah rejiminin yıkılıp yerine
Humeyni’nin geldiği ve şeriat kanunlarına göre yönetimin kabulünün akabinde ‘suçsuz’
yere uygulanan bir recm cezasının üzerine kurulu.
Yönetmenidir,
oyuncusudur… Bunlara girmeyeceğim girin bakın. Ben kendi fikirlerimi ve hislerimi
yazacağım. Spoiler da vereceğimden izleyenler okursa daha tatlı olur. Öncelikle
recm nedir bunu bilen var mı? İllaki vardır yahu, duymuşsunuzdur. Bilmeyen
varsa da girsin baksın Wikipedia’da kısa ve net olarak açıklıyor. Tabii ki recm
denen musibeti böyle kolay kavramak kolay değildir. Fakat musibet demekte
haksız olmadığımı düşünüyorum. Bu filmde özellikle bir İslam eleştirisi
olduğunu sanmıyorum. En geniş anlamda totaliter rejim eleştirisi mutlak olarak
mevcut.
Ha
Hitler’in uyguladığı soykırım ha Soraya’nın recm cezası. İkisi de kuşkusuz ki
insanlık dışı yöntemlerle uygulanan cezalardan ibaret ve üstüne üstelik ortada
düpedüz bir suçsuzluk var. Suçluluk suçsuzluk da önemsiz tabii en nihayetinde.
Soraya’nın ceza uygulamasından önceki son sözleri bunu açıklar nitelikte. Diyor
ki: ‘Bunu herhangi bir insana nasıl yapabiliyorsunuz?’.
Tabii
ne yapıyor bu insanlar da bu kadın böyle söylüyor? Orası filmi izleyenler için
aşikar: taşlanarak öldürülüyor. Peki neden taşlanıyor? Çünkü namussuzluk yaptı!
Ne namussuzluk yaptığına falan girmeyeceğim. Zaten film insanı darmaduman
ediyor bir de üzerine olayları tekrar anlatmak içimi darlar.
Aslında
çok karman çorman bir yazı oluyor farkındayım ama cidden üzerine konuşulası bir
filmden ziyade sindirilmesi bile zor bir film. Filmde Soraya’nın halası bize
umut aşılamasa umutsuzluktan iç karartabilecek bir film. 20. Yüzyılın son
çeyreğinde yaşanan bu olay olacak gibi değil. 1990’lar sanırım… Avrupa uzaya açılıyor,
teknolojinin gelişimini durdurmak mümkün değil ve daha sayılabilecek binlerce devinimle
çalkalanıyor dünya. Ama İran’da yok Şah yıkılmış da, yok şeriat gelmiş de, yok
kadın şöyleymiş de böyleymiş de. Bırakın bu işleri. Arkadaşlar uyanın yahu hala
bu kafada olan insanlar var aptal mısınız? Herkes inansın istediğine herkes
yaşasın dilediğince hayatını. İstediği ritüeli uygulasın. Avrupa’da iyi bir bok
değildi fakat onlar akıllarını başına aldılar. En azından ‘biz bir şey
bilmiyoruz arkadaş’ diyebildiler. Bazı toplumlar ısrarla en iyisini
bildiklerini iddia ediyorlar. Gidin iş yapın faydalı olun dünyaya. Yok faydalı
olmak istemeyen varsa da siktir olsun gitsin inzivada ne bok yiyorsa yesin.
Yine
muhabbet havasına serzenişe bağladım yazıyı, halbuki başta ciddi bir üslupla
değerlendirme yapacaktım. Hem saat geç oldu hem de iş çığırından çıkmış oldu
oldu. Sağlık olsun bu seferlik böyle oldu. Sosyolojik olarak da zaten her şey belli
on saat ayrıntılı bir şekilde yok Tönnies’in cemaat toplumu üzerinden, yok
Goffman’ın stigması üzerinden uzun uzun yazıp kafa açmak istemiyorum. Enerjim
de kalmadı zaten bunlara. Zaten henüz bu alanda bildiklerimle de yapabileceğim yorumlar
pek geniş sayılmaz.
Siz
en iyisi mi izlemediyseniz izleyin, izlediyseniz de gidin Kuran’da recm geçiyor
mu? Hangi hadislerde recm geçiyor? Bunlar sahih hadisler mi? Sahih olsa ne
yazar? Şeriat denen kanun sistemi gerçekten bu mu? Eğer gerçekten buysa böyle kanun
mu olur? 21. yüzyılda hala şeriat konuşulması şeyhlerin, mollaların, cartların
curtların bol keseden ‘fetvalar’ vermesi ne derece çağa uygun? Ne derece
insancıl? Aynısı ana bacına yapılsa hoşuna gider mi kafasıyla düşünün bari,
komplike düşünemeyen varsa. Adet denen olgunun ne kadar tehlikeli olduğunu
düşünün. İnandığınız dini adetten ayırın. Adet başka Tanrı başka. Aslında din
de başka demem gerekiyor. Ama bilinen din kavramı adetten başka değil maalesef.
Ama olması gereken başka. Dini topluma uygulamak konusu üzerine düşünün
arkadaşlar. Laik devlet nedir neden gereklidir, bunu düşünün. İslam karşıtlığı
yapmıyorum kesinlikle. Her dinde yapılan yanlışlıklar var, her toplumun
hataları tarihin tozlu sayfalarında mevcut. Burada genel bir önermeden
bahsediyorum. Genel olarak toplumlara, dünyaya, insanlığa zarar veren şeyler
nelerse onlar üzerine düşünün. Her şey üzerine düşünün. Düşün işte.
Yorumlar
Yorum Gönder