Shakespeare - Atinalı Timon Üzerine İnceleme


Atinalı Timon ne zaman yazıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte 1600’lü yılların başında yazıldığı tahmin ediliyor. İşlenen anlam bakımından Shakespeare’in bir diğer oyunu olan Kral Lear’a benzetilebilecek bu oyunun temelinde para ve iktidar hırsı temaları vardır. Oyunu okuması gerçekten epey zevk verdi. Bunun sebeplerinden biri oyunun Shakespeare’in her eserinde olduğu gibi şiirsel bir dilde yazılmış olmasıdır. Bu şiirsel dil okumayı zorlaştırmanın aksine akıcılaştırıyor ve üzerine daha da etkileyicilik katıyor. Diğer bir sebep ise oyunun içinde karakterlerin birkaçının özellikle epey orijinal karakterler olmasıdır. Yine bu da Shakespeare eserlerinde çok görülen durumlardan biridir. Başta Timon karakteri olmak üzere, Apamentus karakteri de benim bir hayli hoşuma gitti. Timon’un oyun içindeki tam anlamıyla gerçekleşen karakter değişimi (veya dünya görüşü de denebilir buna) etkileyiciydi. Hem ilk karakteri hem de değişimden sonraki karakteri gayet orijinal, gayet zevk veren ve insanın kendinden parçalar bulabildiği iki karakterdi diyebilirim. Bu sebepten dolayı Timon’u çift karakter sayabilir ve diğer bir karakter Apamentus ile beraber hoşuma giden üç karakter vardı diyebilirim. Timon’un ilk hali gayet samimiydi. Cömert, arkadaşlık duygusu üst seviyede, vicdanlı biriydi. Okurken, ‘’ne kadar saf biri’’ dedim ve ‘’kesin bu iyilik yüzünden başına kötü bir şey gelir’’ tahminimi de eksik etmedim. Çünkü okurken bu klişenin gerçekleşeceği hissediliyor. Zaten Shakespeare’in eserlerini okuyanların oyunun başında bu tip tahminler yapması gayet normal. Oyunun başında Timon aynı dediğim şekilde cömertliğiyle ve dost canlılığıyla hanesine iştirak eden misafirlerini hem yediriyor, içiriyor hem de bol keseden hediyeler, paralar dağıtıyor. Tabii kesinlikle art niyet gütmüyor, çıkar beklemiyor. Sadece soylu biri olması ve o iyilik dolu kalbiyle çevresindeki insanları sevindirmeyi görev olarak biliyor. Onların mutluluğuyla mutlu oluyor. Çevresindekiler ise asla aynı kafada insanlar olmayıp, gözlerini tamamen para hırsı bürümüş, yalancı insanlardır. Timon’un arkasından kötü konuşup, fakat yüzüne gelince övgülerle ondan ne koparabilirlerse koparan insanlardır. Bu soylu kişilerden kimisi dara düşer Timon’dan borç istemiştir. Zaten borç istemesine gerek bile yoktur kimsenin Timon evinde ağırladığı insanı evinden zengin gönderir. Fakat Timon bu denli bir cömertliğin bedelini ağır ödeyecektir. Onun kahyası olan Flavius (bu karakter oyunda çizgisini bozmayan iyi karakterdir) Timon’a sürekli maddi durumun gittikçe kötüleştiğini anlatmaya çalışır ama Timon onu ya geçiştirir ya da duymaz bile. Sonuç olarak Timon parasız kalır ve yetmezmiş gibi önceleri yedirip, içirip, eğlendirip, hediyeler sunup, altınlar verdiği dostlarından birkaçı ondan daha öncelerden kalan borçlarını tahsil etmek isterler. Timon fakirleştiğini ve üstüne bir de borçlularun kapıya dayandığını duyunca kendine sinirlenir. Derhal o çok sevdiği ve onlarında kendisini pek bir sevdiğini düşündüğü dostlarından borç ister. Fakat hepsi Timon’a borç vermeyi reddeder. Bir kulp bulur, yalanlar atar eli boş gönderirler. Timon işte o zaman anlar dostlarının ne kadar sahte dostlar olduğunu. İste bu noktadan itibaren Timon değişmeye başlar ve o eski Timon bir daha asla geri gelmeyecektir. Bu olayların üzerinden zaman geçer ve Timon artık bütün soyluluğunu kenara bırakıp mağaranın birinde yaşamaya başlar. Burada şans eseri altın hazinesi bulur, yeniden zengin olmuştur bu paralarla fakat bu umrunda bile değildir. O mağarada sefil bir hayat yaşamaya, insanlardan (Atinalılardan) uzak kalmaya devam eder. O kadar nefret etmiştir ki onlardan, kimsenin yüzünü bile görmeye katlanamaz. Onun için gelenlere veya şans eseri oradan geçen herkese kötü davranır, lafını esirgemez, hakaretlere boğar. Burada karakter aynısı Apamentus karakterini anımsatır. Apamentus karakteri bir filozoftur. Timon zenginken onun sarayına gidip oraya gelen dalkavuklara nefretini kusan, lafını esirgemeyen, gözlemlediği gerçekleri konuşan ve herkesi rezil edebilen aksi, zeki bir kişiliktir. Sorgulamaları ve söyledikleri doğru olmakla birlikte kimseyle de anlaşamaz. Eserdeki en çıkıntı, kendini belli eden karakter olması hasebiyle hoşuma giden karakterlerden biridir Apamentus. Timon da dönüşümünden sonra böyle biri olur. Apamentus mağaraya onu görmeye geldiğinde onların diyaloğu Türk kültürü ürünü olan Hacivat ve Karagöz diyaloglarına çok benzer. Tabii buradaki durum daha çok Karagöz ve Karagöz diyaloğu gibidir. Çünkü ikisi de hayata karşı hıncı olan ve dersini almış, üzerine düşünmüş ve insanlardan soğumuş kişiliklerdir. Hatta bu diyalogda Timon, Apamentus’u bile geçer laflarının iğneli olması konusunda. Oyunun sonlarına doğru Alcibiades karakteri Atina’yı işgal eder ve Atinalılardan nefret eden Timon’un istediği olur bir nevi, fakat Timon çoktan ölmüştür ve mezar taşına da insanlara olan nefretini yazmış, mezarının yanından geçmemelerini tembih etmiştir. Onu böyle insanlardan soğutan nedir? Bu kitaptan çıkarılacak ders ne olabilir? Ben kendi adıma bu oyundan çıkardığım ders, insanın kendi bencilliğini asla ihmal etmemesi gerektiği oldu. Bu kötü biri olmak demek değil. Hem iyi hem öncelikle kendini düşünen biri olunabilir. Her yüzümüze gülene güvenmemek gerek, güvensek de teslim olmamak gerek. Olayları geniş perspektiften görebilmek gerek, tek bir açıdan bakmamak gerek.


Yorumlar