Kısaca Descartes (Şüphe ve Varlık)


Descartes niye ve nasıl kuşkulanıyor?

     Descartes kuşkuculuğu gerçeklik arayışında bir yöntem olarak kullanıyor gibi gözükse de aslında kuşku, Descartes için bir yöntem değil, yönteme dayalı bir temeldir. Descartes'a göre bilgi düşünmekle eşanlamlıdır ve düşünmeden varlığı bulamayacağımızdan bilgi varlığı önceler yani felsefenin ilk adımı bilgiden başlamalıdır. Bilgiye kaynaklı eden şey ise zihindir. İnsanın zihnini kendine yöneltmesi de onu doğru bilgiye ulaştırır. Descartes da doğru bilgiye ulaşmak için önce kendi varlığına dair kesin bilgiye ulaşmak ardından da zihnini nesnelere yöneltip bilimlerin kesinliğine ulaşmayı hedefler. Bu hedefe yönelik en baştan yani kuşkudan başlamak gerektiğini düşünür. Bu yolda, bilinen her şeyi bir kenara bırakıp bütün felsefeyi yeni baştan kurmaya karar verir. Descartes'a göre insan her şeyden kuşku duyabilir ancak kendinden kuşku duyamaz. Descartes'ın kuşkusu, evrensel bir kuşkudur ve bilgiye ulaşıncaya kadar sürer. Descartes'ın yöntemi, düşünceyi temellendirmek için karşıtı olan kuşkudan hareket etmektir. Bu karşıtlık epistemolojik bir karşıtlıktır. Descartes kuşkulanırken şu dört yönetimi kullanır: apaçıklık, çözümleme, birleştirme ve sayma. Bildiği tüm doğruları yok saydığı anda "cogito" önermesini bulur. Bu dört yöntem cogitonun kendisinde yoktur. Çünkü cogito benliğin varlığını kabul eder. "Ben düşünen, kuşku duyan, anlayan, kavrayan(...) bir şeyim." Descartes buradan o meşhur önermesine ulaşır: "cogito, erso sum" yani "düşünüyorum öyleyse varım". 
     Descartes'ın kuşku yöntemine ilk olarak duyulara dayanan inançlar konu olur. Bilgilerimizin en önemli kaynaklarından birisi duygulardır. Descartes duyular yoluyla öğrenilen her şeyin doğru olduğu inancına karşı çıkar ve buna kuşkuyla yaklaşır. 
     Descartes'ın “evrensel matematik yönetimi”ne göre şüphelenirken şu üç adımı izler: sezgi, çıkarım ve sayış. En önemlisi sezgidir. Buradaki çıkarış kıyas anlamında değildir. O sezgi üzerine bir sonuçlandırma işlemidir. Bir serideki öğeler arasındaki bağı gösterir. Analitik ve sentetik olarak ilerler. Sayış ise sonucun doğruluğunu görmek için basamaklar üzerinde tekrar tekrar durmaktır. Ancak yöntemi taşıyacak olan seziş ve çıkarıştır. Descartes'ın bu yönetminin dört temel kuralı ise şöyledir: İlk kural "apaçıklık kuralı"dır. Descartes bu kuralı, "doğruluğu apaçık olarak bilinmeyen hiçbir şeyi doğru olarak kabul etmemek" olarak açıklar. Acele karar ve önyargılardan kaçınmak gerektiğini söyler. Bu kural sezgi aşamasının içindedir. İkinci kural "analiz kuralı"dır. Bu kural çıkarış aşamasının içindedir. Bazı şeyler kendiliğinden apaçık olmaz ve düşünmekle doğru sonuçlara ulaşılır. Bu kural doğru sonuçlara varmak için inceleneni daha iyi çözümlemeye yarar ve bunun da en iyi yolu Descartes'a göre parçalara ayırmaktır. Üçüncü kural "sıra kuralı"dır. Burada en basit ve anlaşılır olandan karmaşığa doğru tıpkı bir merdiven gibi basamakları çıkmak gerekir. Bu kural da çıkarış aşamasının içindedir. Son kural ise "sayış kuralı"dır ve bahsedilen sayış aşamasıyla eştir. Bu aşamada hiçbir şeyin atlanmadığından emin olunur, eksiksiz sayımlar ve genel kontroller yapılır.

Descartes’a karşılık “Evde oturuyorum, o halde varım” diyen bir kişiye Descartes nasıl cevap verirdi? Bir insanın evde oturuyor olması varlığının yeterince bir ispatı değil midir?

     Bir kişi evde oturduğunu düşünüyorsa eğer vardır. Çünkü Descartes’ın “cogito” önermesine göre insan düşünüyorsa vardır. Evde oturmak eylemsel açıdan ele alınıyorsa eğer bir kişinin fizikselliği (ne yaparsa yapsın) varlığının bir ispatı değildir, çünkü fiziksel varlık duyularla algılanır ve Descartes’a göre duyular yanıltıcıdır.
     Filozof Gessendi, Descartes'ın önermesine "Gezmeye gidiyorum öyleyse varım." karşı önermesi ile itiraz etmiştir ve bunun karşılığında Descartes şu cevabı vermiştir: "Bu söyleyiş yerine göre doğru yerine göre yanlıştır. Gezmeye gidiyorum derken yalnız bedenim göz önünde bulunduruluyorsa bu cisimler dünyası ile ilgili bütün önermelerimiz gibi şüpheli olur. Eğer gezmek bilincimde yaşadığım bir şeyse o zaman bu önerme apaçık doğru olur." Kısacası, bilincimde bir içerik barındırıyorsam eğer bu içerik benim varlığımın kanıtıdır. Çünkü bu içerik bana dışarıdan -duyularımla- dayatılmamıştır, doğrudan doğruya kendi düşünce ürünümdür ve düşünüyorsam da varımdır. Sonuç olarak bir insanın evde oturuyor olması onun varlığının yeterince bir ispatı değildir. Çünkü bu fiziksel bir durumdur. Fiziksel olan eylem duyuyla algılanır ve duyular da yanıltıcıdır.

Yorumlar